“HÜRMET EDİNCE FARUK, ALLAH’IN KİTABINA / ALLAH DA ALTIN YAZDI FARUK’UN HESABINA”

Okunası İbretlik Bir Hikaye…

 

7 yıl öncesine kadar babası ve oğlu ile şehirde sakalık yaparak geçinirdi. Bir atı vardı onun sırtına su tulumlarını yükleyip akşama kadar dolanırdı.

Oğlu 6 yaşına gelince kendisi gibi olmasın diye kuran öğrenmesi için hocaya gönderdi. Oğlu Lokman kısa zamanda elifbayı söküp kuranı hatmetmiş, adet olduğu üzere hoca Lokman’a, “baban kuran hediyesini göndersin” demişti.Lokman sevinerek geldi “baba kuranı hatmettim, hoca hediyesini istiyor!” dedi. Çelebi Faruk düşündü, taşındı. “Kur’an Allah kelamıdır, ona layık ne hediyemiz olabilir? En kıymetli varlığımız şu sakalık yaptığım attır: bari onu götür!” deyip atını hocaya gönderdi.

O gün ve ertesi gün ve yine ertesi gün para kazanamadı. Faruk’un babası bu yaptığına çok öfkelenmişti. ‘Bre oğul deli misin sen! şu zor ve karışık zamanlarda bir atın vardı tuttun hocaya verdin, bu günde kim senin gibi ahmak olabilir?Sen ne hayırsız çıktın böyle” diye çıkıştı.

1 gün, 5 gün, derken tam 6 ay geçti. Faruk canından bezdi. Oturdukları küçük evi satılığa çıkardı. Tapduk Emre Hazretleri evi satın alıp yine oturmaları için kendilerine bağışladı. Amma yine kazanç yok yine dert çok. Başı aşağıda boynu bağrında geziyor, kimseden bir şey isteyemiyordu.

Derken üzüntüyle uyuduğu bir gece bir rüya gördü. İhtiyarın biri ona ‘Kalk! başının altını kaz!’ diyordu. Önce ilgilenmedi. Fakat aynı rüyayı üç gece üst üste görünce eline bir kazma aldı. Bu sefer babası “şimdi de evini mi yıkacaksın ?!. diye başladı söylenmeye. O inat etti, sonunda kazmanın ucu bir mermere çarptı. O vakit ihtiyar babası “dur oğul, sen çok yorulmuşsundur, biraz ben kazayım! diye aldı kazmayı eline. Derken mermer kırıldı, altında bir kuyu çıktı. Merdiven sarkıtıp kuyuya indiler. Orada hiç yıpranmamış bir çuvalın içinde bu altınları buldular. Altınların üzerinde fert bilmez, kişi okumaz yazılar vardı,şaşırmışlardı. Ama Faruk’un babası boynuna sarılıp “A benim devletli evladım! ne kadar uğurlu ve akıllı çıktın sen, deyip ilave etti. Artık zengin olduk, ne at alır, ne de sakalık yaparsın dedi.

Faruk babasına altınları Tapduk Emre Hazretlerine götürüp teslim edelim, bu altınlar onun mülkünde bulundu madem, altınlar da onundur! dedi. Babasını dinlemeyip altınları dergaha götürdü, Tapduk Emre hazretlerine rüyasını anlattı. O altınları muhafaza için arka odaya koymalarını ve iki eli ile bir kere avuçlayıp ne miktar gelirse babasına götürmesini söyledi. Faruk Onun dediğini yaptı. Babası altınları alınca onları terk etti, Faruk’ta oğlu Lokman ile birlikte Tapduk eşiğine kapılandı. 4 yıl sonra Tapduk Emre altınları Çelebi Faruk ve Bizim Yunus ile  birlikte Anadolu Selçuklu Sultanı Mesut Han’a gönderdi.


Sultan mesut “Peki şimdi neden bu altınlar bize gelmiştir?! diye sordu.
Çelebi Faruk: Ömrünüz uzun, devletiniz daim olsun sultanım! Tapduk Emre Hazretleri selam edip bu altınlar bizim evimizde bulunmuş olsa da evimiz sultanımızın ülkesindedir. bize gerekmez, sahibine iletiniz, buyurdular. bu yüzden çok şükür ziyan eriştirmeden size getirdik.dedi.

Sultan Mesut altınlardan birini eline aldı. üzerindeki yazılara baktı ancak okuyamadı. Hizmetkarlarından birine emir verdi, az sonra içeriye bir katip girdi. altını ona gösterip sordu :”oku bakalım, hangi kral zamanından kalmıştır ?!

katip parayı evirip çevirdi, gözleri faltaşı gibi açıldı. sonunda hayretler içinde cevap verdi: “sultanım efendim, kelimeler türkçe, harfleri aramice yazılmış bir beyit bu.”
“ne diyor peki ?”

“Aynen okuyorum sultanım diyor ki : “HÜRMET EDİNCE FARUK, ALLAH’IN (CC) KİTABINA / ALLAH DA ALTIN YAZDI FARUK’UN HESABINA” Sultan Mesut altınların Faruk ve oğluna ait olduğunu alamayacağını söylese de, Çelebi Faruk ta geri almadı. Altınlar ertesi gün Bizim Yunus’un refakatinde Konya’nın fukarasına dağıtıldı.

Alıntı.